Teknoloji İyi ama Önce Sosyalleşsinler!

“Teknolojik Anneler” İpek Süer ve Derya Divrikli Gül bizim uzun zamandır sosyal ağlarda ilgiyle ve merakla takip ettiğimiz iki isim. İpek ve Derya “öğrendikleri teknolojik tüyoları paylaşıyor, çocuklar için geliştirici akıllı telefon oyunlarını, uygulamalarını inceliyor, teknolojik ürünlerin artısını eksisini değerlendiriyor, annelerin teknolojik sorunlarını birlikte araştırıyor, çözüyor, zaman zaman da anneler için kolaylaştırılmış teknolojik seminerler yapıyor.”

 

www.teknolojikanneler.com adresinden de takip edebileceğiniz Turizmici İpek ve Sanat Tarihçi Derya her yaştan, her eğitim seviyesinden kadınlara teknoloji seminerleri veriyor, konuyu basitleştiriyor, kadınlarla teknolojiyi bir araya getiren birçok projeye imza atıyorlar. Bunun yanı sıra hem websitelerinde, hem de sosyal ağlarda güncel teknolojik konuları takipçilerine sadeleştirerek anlatıyor, annelerin hayatını kolaylaştıracak yenilikleri bizimle paylaşıyorlar.

Teknoloji İyi ama Önce Sosyalleşsinler!-4618

 

Bebedu için İpek ve Derya ile çok önemli bir konuyu konuştuk; çocuk ve teknolojisi ilişkisi. Teknoloji bağımlığından kodlama kurslarına, bizim yapabileceklerimizden çocuklarımızla bu konuyu konuşma şeklimize birçok konuyu masaya yatırdık, pek çok bilgi ve tüyo öğrendik.

 

Teknolojinin devi, mucidi gibi isimler röportajlarında “14 yaşına kadar çocuğumun eline telefon vermedim” diyorlar. Bizde ise tabletler, telefonlar deyim yerindeyse “teknolojik emzik” gibi kullanılıyor. Çocuk sessizce tablete gömülünce anne-babalar rahatlıyor, sohbet edebiliyor, işini yapabiliyor filan. Bunun bir ortası yok mu? 14 de geç gibi duruyor; 14 yaşına gelip de elinde telefon olmayan çocuğa uzaylı muamelesi yapılır, dışlanır gibi sanki? Siz ne düşünüyorsunuz?

 

Doğrusunuz, Bill Gates çocuklarına bilgisayar vermedi, Steve Jobs telefon! Biz de onlar gibi 14 yaşına kadar uzak tutabilir miyiz, gerçekçi olalım bu mümkün değil. Ancak dağa falan çıkmak gerekir! O zaman şunu yapmak gerek, teknolojiyi amaç olarak değil araç olarak kullanacağız çocuklarımız için. Tüketim için değil üretim için kullanmalarını sağlayacağız.

 

Bebek yemek yerken önüne telefondan çizgi film açmak, yolda/restoranda her fırsatta ellerine tablet/telefon vermek, ya da evde işimizi yapabilmek için televizyonu açıp çocuğu oraya kilitlemek… Bunlar asla yapmamamız gerekenler.

 

Öte yandan 13 yaşına kadar çocukların sosyal medya hesapları olmasının sakıncalı olduğunu düşünüyoruz. Zaten tüm internet mecralarında 13 yaş sınırı var ama kesinlikle göz ardı ediliyor.

 

Bir de şimdi teknoloji çağı. O-6 yaş arası tüm bu çocukları düşününce ileride neredeyse çoğunun teknoloji bağlantılı bir iş yapacağını kestirmek zor değil. Hem teknoloji bağımlılık yapıyor, uzak durmalı derken, bir yandan da madem devir bu devir, iç içe olmak gerekmiyor mu? Bunun ortasını nasıl buldurmak lazım?

 

Biz “teknoloji bağımlılık yapıyor uzak durmalı” diye düşünmüyoruz. Demin bahsettiğimiz teknoloji amaç değil araç olarak kullanalım kuralımız tam burada devreye giriyor işte. 2 hatta 3 yaşına kadar çocukları ekranla, her çeşit ekranla tanıştırmamak gerektiğini düşünüyoruz. 6 yaş altındaki çocuklara sınırlı sürede, illa verilecekse örneğin uçak modunda verilebilir tablet.

 

Öncelikli olarak da ebeveynler bağımlı gibi davranmamalı. Siz günün çoğunu elinde telefon, tablet geziyorsanız, çocuğunuza teknolojinin fazlasının zararlı olduğunu anlatamazsınız.

 

Şimdilerde birçok kodlama kursu var. Çocuklar mutlaka öğrenmeli deniyor. Tam olarak nedir kodlama? Çocukların öğrenmesinin ne gibi faydaları var onlara, hangi yaşta başlamalı?

 

Kodlama dediğimiz aslında programlamadır. Hani nasıl ki belirli işlemler dizisi kodlanır, artık yapılan işlem sonucunda sizin kodlanılan yanıt alınır. En basit örnekle ‘KAPAT’a 2 kez tıklandığında uygulama kapansın’ gibi…

 

Bu kurslarda, okullarda öğretilen kodlama ise kodlama mantığının çocuklara çeşitli uygulamalar yardımıyla gösterilmesi. Yani kodlama dendiğinde gözünüzün önüne gelen karmaşık harf öbekleri yerine, burada renkli renkli kutucuklar, anlaşılabilir araçlar var. Kodlama çok sabır gerektiriyor, bir sonuca varmak için belirli hareketleri ardı ardına dizebilme becerisi gerektiriyor. Yani bir yerde problem çözme becerisini geliştiriyor. Bunu bu eğlenceli uygulamalarla kavrayan çocuk, önüne çıkan her olayda hem sebep sonuç ilişkisini daha hızlı kurabilir, hem de yarın öbür gün gerçek programlamaya kolayca geçiş yapabilir.

 

Ama ne oluyor, dediğiniz gibi her köşe başında kodlama kursları görüyoruz. Bu zamanın ‘satanı’ da bu oldu. Kodlama için kursa gitmeye gerek yok aslında, ‘Ben bilemem ki, nasıl göstereyim?’ gibi bir durumu da yok. Her evde akıllı telefon tabet olduğuna göre eğer ÇOK isteniyorsa bu uygulamalar indirilip birlikte kurcalanabilir.

 

Kaldı ki kodlama mantığı hiç bir teknik alet edavat kullanmadan da öğrenilebilir. İnternette doğru sitelerde bir kaç dakika geçirerek çok güzel kaynaklar bulunabilir. Biz de annelere kodlama kursları veriyoruz örneğin. Tam kurs demek doğru olmaz ama, “Gelin kodlama nedir, birlikte bakalım ve adından ürkmeyelim, çocuklarımız tanıştığında yabancı kalmayalım” diyoruz. Sanırız annelerle, sonrasında anne-çocuk birlikte kodlama etkinliklerini ilk biz yaptık. “Ben bilemem, kursa göndermeliyim” görüşünden sıyrılmalıyız.

 

Yaş sınırına gelince, öncelikle her çocuğun gelişiminin farklı olduğunu göz önüne almak gerek.

 

60-72 ay çocukların kodlamayı öğrenebilecek kapasitesi olduğu düşünülüyor. 8-10 nesneyi gruplandırabilen, geometrik şekilleri tanıyan ve onları birleştirip yeni şekiller oluşturabilen, eşleştirme/sıralama yapabilen, 10-25 parçalı yap-bozu yapabilen çocuklar. 4+ yaş için şirin karakterlerle kodlama öğreten tablet oyunları mevcut. Şart mı derseniz, elbette değil! 6+ çocuklar illa tablette birşeyler oynayacaksa kodlama temalı uygulamalar seçilebilir, 8+ çocuklar ise yaşlarına uygun geliştirilmiş kodlama programı Scratch’e rahatlıkla başlayabilirler.

 

Diyelim karar verdik, bebeğe tv zararlı, 20 dakikayı geçmeyecek izlettiğimiz şeyler, biraz büyüsün günde 30 dakika tabletle vakit geçirebilir dedik… Daha sonraki yaşlarda çok da uygulanabilen bir kural gibi görünmüyor. Eline tableti alan bir çocuk 30 dakikayla asla kalmıyor, bunun oyunu var, snapchati var, instagram’ı var, whatsapp grupları var; üstelik tam olarak ne yaptıklarını, ne konuştuklarını da bilmiyoruz, çocukları gerçekçi bir şekilde nasıl denetim altında tutacağız ebeveyn olarak?

 

Çocukların asla kontrolsüzce internette vakit geçirmelerine göz yummayın dedik, 13 yaşından önce kendi hesapları olmasın dedik… Buna ek olarak çocukların kişisel bilgilerini sanal ortamda asla paylaşmamaları gerektiğini öğretin. İsim, yaş, cinsiyet, okul ismi, sokak adı gibi bilgileri internet ortamında yazmasınlar.

Teknoloji İyi ama Önce Sosyalleşsinler!-4618

 

Biz ikimiz de yasaklardan yana değiliz.

Şu kadar dakika sınırı olsun, haftada şu günler internet günü olsun vb kurallarımız yok. Eğer çocuğunuz hayatın genel akışında her şeyi dengeli yaşıyorsa, sağlıklı bir okul hayatı var, kendi kendine oyun oynayabiliyor, parkta bahçede çok güzel vakit geçiyorsa, arkadaşlarıyla sokakta bolca oyun oynuyorsa  teknoloji ile dozunda bağlantısı da olabilir diye düşünüyoruz. Bizim seçtiğimiz filmi, oyunu, uygulamayı -artık her ne ise- yine bizimle birlikte, o hep bahsedilen ‘kaliteli zaman’ içerisinde yaşayabiliriz. Mesela ilgili duyduğu alanla ilgili internette videolar izleyebiliriz birlikte, sevdiği konuda kaliteli, eğitici öğretici bir uygulama bulabiliriz. Hem onu soyutlamamış oluruz, hem de maruz kalacağı ‘teknoloji’ kontrolümüzde olur.

 

Gerçekten kopmak, hayal dünyası karakterleriyle yaşamak, oyunlardan kopamamak, toplumdan uzaklaşmak, gerçek hayatta iyi ilişkiler kuramamak, sanal arkadaşlar, egzersiz yapmıyor olmak, duruş bozuklukları, görme bozuklukları, radyasyon… Bunların hepsi aşırı derecede televizyon, tablet, cep telefonu ile vakit geçiren çocuklarda görülebilecek, artık “bağımlı” diye niteleyebileceğimiz çocukların başına gelmesi muhtemel durumlar. Bu noktaya gelmemek, böyle bir çocuk yetiştirmemek için daha en baştan nasıl önlemler alınmalı?

 

Sosyalleşme anahtar kelime.

Dışarıda ne kadar çok vakit geçiren, el becerileri ile uğraşan, ne kadar sosyal bir çocuk yetiştirebilirsek, o kadar sağlıklı olur. Bunları yapmanın en önemli anahtarı anne baba ile nitelikli vakit geçirmek. Nitelikli vakitten kasıt anne ile babanın gerçekten, hem fiziksel hem aklı ile orada olduğu anlar. İş düşünmediği, telefona bakmadığı, arkadan tv izlemediği… Her fırsatta kendimizi doğaya, olmadı parka bahçeye atacağız; hobileri olmasını destekleyeceğiz, sporun hayatının bir parçası olmasının zeminini hazırlayacağız, arkadaş çevresini yakından tanıyacağız. Çocuğumuzla olabildiğince zaman geçireceğiz. Evet günün yorgunluğunun ardından oturup birlikte puzzle yapmak yerine, biraz dinlenebilmek için sen biraz şunu izle ben de uzanayım demek daha kolay. Ama işte uzun vadede daha zor bir şey bekliyor siz çocuğun önüne ekranı dayadıkça.

 

Ve biz yasaklar koymak yerine sebep-sonuç ilişkisini anlatmaktan yanayız. ‘Bilgisayarın başından kalk artık’ demek yerine ‘Bu kadar uzun oturduğunda şunlar şunlar olur ve ben senin için endişeleniyorum’ gibi yaşına uygun şekilde anlatmak, gibi. İşe yaramaz sanmayın, çok da etkili oluyor.

 

Son soru; kendilerini bu sanal dünyada nasıl koruyacaklar? Birtakım kötülükler için interneti kullanan kişiler olduğunu biliyoruz. Onlara yanlış adımlar atmamaları için neler öğütlemeliyiz?

 

İnternete giriyorlarsa da, ailenin ortak yaşadığı alanda gözünüzün önünde olmasını tavsiye ederiz. Odalarında, kapalı kapılar ardında saatlerce kontrolsüz bırakmamak gerek. Bilgisayar ya da tablet, en çok vakit geçirdiğiniz alanda, hatta öyle kucakta falan değil, internet köşesi gibi hazırlanmış bir masada kullanılsın. Biz sürekli elimizde telefona bakarken, televizyon aralıksız açıkken, çocuktan aksi davranışlar sergilemesini bekleyemeyiz.

 

İstediğimiz kadar yasaklar koyalım, arkadaşının elinde telefon olabilir, başkasının evinde internete girebilir, tehlike her yerde gelebilir. Yani koyduğumuz yasak bir işe yaramaz aslında. Bunun için çocuğumuzu karşımıza alıp internetten gelebilecek tehlikeleri -elbette yaşına uygun olarak- anlatmamız gerek. Böylelikle çocuk, biz yanında değilken de otokontrol sağlayabilmeli, farkında olmalı.

 

Çocuğunuza güvenin, çocuğunuzun size güvenmesini sağlayın. Sizden korkmasın, size güvensin ki sanal ortamda endişe duyacağı bir gelişme olursa gelip sizinle paylaşabilsin.

 

Teşekkürler.