Erken Dönem Kekemelik 3 Yaş Civarında Ortaya Çıkıyor

Konuşmada kesintiler ile kendini belli eden kekemelik erken dönemde, çocuk ilk kez konuşmaya başladığı sıralarda ortaya çıkabiliyor. 3 yaşlarındaki çocuklarda

%4-5 oranında ortaya çıkabilen kekemelik, görüldükten 3 ile 6 ay arasında geçebiliyor. İnatçı kekemelik olarak da adlandırılan kronik kekemelik ise nüfusun %1’inde görülüyor.

22 Ekim Dünya Kekemelik Günü olarak anılıyor. Bu özel günde kekemeliğe dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak amaçlanıyor.

Üsküdar Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Konrot kekemeliğin kendisini üç tipte gösterdiğini söylüyor: “Bunlar bloklar şeklinde karşımıza çıkan birtakım kesintiler olabilir. Uzatmalar şeklinde kendisini gösterir. Ya da ses tekrarı ve hece tekrarı şeklinde ortaya çıkan akıcılık bozukluklarıdır”.

 

2-5 yaştan sonra ortaya çıkıyorsa…

Kekemeliğin genellikle dil gelişimi sırasında ortaya çıktığını ifade eden Prof. Dr. Ahmet Konrot, şunları söylüyor: “2 ile 5 yaşlarında ağırlıklı olarak daha sık görülür ve ortaya çıkma sıklığı da bu yaş grubunda %4 ile 5 civarındadır. İlerideki yaşlarda kekemeliğin ortaya çıkması mümkündür ama bu daha çok nörolojik ve başka faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan nörojenik ya da psikojenik kökenli kekemeliklerdir.

Erken dönem kekemelik, dil ve konuşma gelişimin başladığı aşamalarda ağırlıklı olarak da 3 yaş civarında dilin cümle kurma aşamasında ortaya çıkan bir durumdur ve zamanla kimi çocuklarda kendiliğinden geçebilir. Erken dönem kekemeliğin başladığı andan itibaren 3 ay, 6 ay içerisinde geçme ihtimali vardır ancak bu durum %70-80 olasılıkla gözlenen bir durumdur. Dolayısıyla kekemelik bu yaş grubunda %4-5’lik gibi bir orana sahipken ilerideki yaşlarda inatçı kekemelik ya da kronik kekemelik dediğimiz bir biçime dönüştüğünde nüfusun %1’ini etkileyen bir durumdur.”

 

Kekemelik bir hastalık değildir

Prof. Dr. Ahmet Konrot, “Kekemelikle ilgili şikayetler söz konusu olduğunda kişiler bunun tedavisi var mıdır diye sorarlar, oysa bu bir hastalık olmadığı için tedaviyle ilgili bir yaklaşımın çok uygun olmadığını düşünüyorum. Kekemelik olgusunun, durumunun, sorununun adına ne derseniz yönetiminden söz etmek daha doğrudur. Biz dil ve konuşma terapistleri olarak bir bireyin kendisine nasıl yardım edebiliriz, birey bunu kendi başına nasıl çözebilir, bunun çözümü için nasıl bir taktik strateji geliştirir? Dil ve konuşma terapistleri bireyle çalışırken gerek çocuk gerek yetişkinlerde bunun üzerinde yoğunlaşır” diye konuştu.

 

Kekemeliğin nedenleri

“Kekemeliği ortaya çıkaran üç faktörden söz edilebilir. Bunlardan bir tanesi yatkınlık, ikincisi bu yatkınlığı ya da davranışı ortaya çıkaran etmenler doğrultusu. Bir diğeri de ortaya çıktıktan sonra kekemeliğin geçmesi ya da devam etmesiyle ilgili bunun yaşamsal boyutta ısrarlı bir şekilde devam etmesi. İnsanoğlu biyolojik bir varlıktır, bütün dil ve konuşma gelişimlerimiz diğer davranış ve öğrenmeyle ilgili özelliklerimizle, biyolojik yapımızla ilgili olduğu için bir genetik yatkınlık var mı diye yapılan araştırmalara baktığımızda belirli ilişkilerin bulunduğunu görüyoruz. Anne babada ya da birinci dereceden akrabalarda kekemelik görülüyorsa çocuklarda da görülme ihtimali oldukça yüksek bir risk grubu oluşturuyor. Kimi zaman ikinci üçüncü derece dedelerde kuzenlerde görülme ihtimali vardır ama giderek bu risk faktörü kuşaklar farklılaştıkça biraz daha azalabilir.”

 

Çocuğunuz kekeliyorsa bunlara dikkat edin

Prof. Dr. Ahmet Konrot, kekeleyen çocukların yakın çevresine şu tavsiyelerde bulunuyor:

En önemli şey kişinin nasıl konuştuğundan daha çok ne söylediğine odaklanmak. Çünkü biz onların sadece nasıl konuştuğuna odaklanır da ne söylediklerine odaklanmazsak isek o zaman kişinin performansına yönelik değerlendirme yapacağımız kaygısıyla endişesiyle kekemelik davranışlarını çok daha yoğun olarak sergileyebilirler ya da en azından sergilemeseler bile kendileri içlerinde onu yaşayabilirler. Dolayısıyla belki de tek kelimeyle tek sözcükle kişinin nasıl konuştuğuna değil, ne söylediğine odaklanma, sabırlı olma, özellikle kaygı artırıcı durumlardan kişinin kaygısını olabildiğince azaltacak şekilde destek olmak çok daha doğru bir yoldur. “

Bir konuşma terapistinden destek almak ise en doğru çözüm olacaktır.