Eyvah, bebeğim iştahsız!

Önce bir nefes alın… Böyle hisseden tek anne siz değilsiniz. Paniklemeden önce bebeğin gerçekten iştahsız olup olmadığına karar vermek gerekiyor… Çoğunlukla anne kaygılarından kaynaklanan bu durum doktor kontrollerinde büyüme/ persantil oranlarında açıkça ortaya çıkacak ve doktorunuz bu konuda sizi bilgilendirecektir. Büyüme geriliği görülmediği takdirde annelerin içini ferah tutması, kişisel kaygılarını azaltması; hatta bunu bebeğine yansıtmaması gerekir.

Bunun yanı sıra gerçekten bir büyüme geriliği saptandıysa iştahsızlığın nedeni gıda alerjisi, mide ve bağırsak sisteminde bir bozukluk, kronik bir hastalık (akciğer ve kalp sorunları gibi), demir ve çinko eksikliği gibi eksiklikler olabilir.

 

Bu durumlarda doktorunuz öncelikle bir gıda alerjisi olup olmadığına bakacaktır. İnek sütü alerjen bir besin olabilir, bu da kusma, iştahsızlık, halsizlik ile kendini gösterebilir.

 

Sindirim sistemini ilgilendiren doğumsal bir tıkanıklık kusmaya sebep olabilir. Tahriş olan yemek borusu yüzünden bebek iştahsız olabilir.

 

Kalp, kronik akciğer hastalığı gibi doktorunuzun teşhis edeceği durumlar iştahsızlığa neden olabilir.

 

Bazen akut enfeksiyonlar, geniz akıntısı, demir eksikliğine bağlı anemi, çinko eksikliği gibi durumlarda da bebeğinizde iştahsızlık görülebilir.

 

Ancak herhangi bir rahatsızlık mevcut değilse; “İştahsız bir çocuğum var” demeden önce bilmeniz gereken şeyler var…

 

 

 

İştah ve büyüme

 

Bebekler ilk altı ayda hızlı büyürler. Bu yüzden anneler ilk altı aydan sonraki dönemde büyümeyle ilk altı ayı karşılaştırarak kaygı duyabilir, bebeklerinin yeterince iyi büyümediği fikrine kapılabilirler.

 

İkinci altı ayda daha az yiyen çocuk anneye “iştahsız” gibi görünür. Tüm bu kaygıları giderecek kişi doktorunuzdur; size her ay yapılan rutin kontrollerde hem beslenmeyle ilgili, hem de bebeğinizin büyümesi ile ilgili en doğru bilgileri ondan alabilirsiniz.

 

İlk aylarda üç saatte bir anne sütüyle beslenen bebek, daha sonra ek gıdaya geçecek ve artık üç saatte bir beslenmeyi bırakacaktır. Bu konuda ısrarcı olmak, bebeği her üç saatte bir beslemeye çalışmak da iştahsızlık yaratıcı sebeplerden biridir.

 

Diş çıkardığı dönemde kimi bebekler gerçekten de iştahsız olabilirler, bunu göz ardı etmeden bebeğinizi beslemeli, çok ısrarcı olmamalısınız.

 

Bunun yanı sıra bez değişimini kontrol etmeli, azalmasına, artmasına, ishale karşı tetikte olmalısınız. Bez kontrolünde elde ettiğiniz veriler de yeterli beslenmeyle ilgili size ipucu verecektir. Bunları da doktorunuzla paylaşmayı unutmayın.

 

 

 

 

 

 

 

Çocuğum yemiyor!

Memorial Şişli Hastanesi Çocuk Gastroenterolojisi Bölümü’nden Doç. Dr. Selim Gökçe, çocuklardaki yeme sorunlarının çözümü için ailelere bir takım önerilerde bulunuyor.

1 yaşına yaklaşan çocuklarda yeme bozuklukları görülüyor

Yemek yememe, 1 yaşına yaklaşan çocukların neredeyse yüzde 40’ında görülen bir durumdur. 1 yaşından itibaren çocukların büyüme hızları ve enerji ihtiyaçları görece azalmış, çevreye ilgisi artmış ve beslenme genellikle ikinci plana itilmiştir. Bu durum geçicidir, çocukların çoğu kısa sürede düzelir ancak %1-2’sinde yeme sorunları devam edebilir.

Ailelerin baskıcı tavırlarını terk etmesi gerekiyor

Yeme sorunlarının devam etmesinde sadece çocuğun mizacı ve özellikleri etkili değildir. Ebeveynlerin baskıcı ve zorlayıcı olmaları, yanlış beslenme teknikleri de önemli rol oynar. Uygulanan yöntem ve davranışların geri çekilmesi, baskı ve zorlamanın ortadan kaldırılması yeme sorunlarının düzelmesine önemli ölçüde katkıda bulunacaktır.

İştahsız çocukların ebeveynlerine öneriler

  • Çocuklar 3-4 saatlik aralıklarla beslenmelidir. Eğer fazla tüketiyorlarsa ara öğünde süt, meyve suyu gibi içecekler kısıtlanmalıdır. Çok su içiyorlarsa sadece susadıklarında su verilmelidir. Yemeklerden 1 saat önce sıvı gıdalar kesilmelidir.
  • Çocuk başlangıçta az yiyebilir, 1 saat sonra biberon ya da anne sütü isteyebilir. Bir sonraki yemek vaktine kadar beklemesi sağlanmalıdır. Çocuklar değişen kurallara kolayca adapte olurlar.
  • Çocuklara küçük porsiyonlar sunulmalıdır. İsterse daha fazla verilmelidir. Bu şekilde sosyal bir olaya kendisi de iştirak etmiş, zorlanmamış olacaktır.
  • Çocuklar ebeveynlerin istediği kadar değil, tokluk hissedinceye kadar yemelidir. Yemek konusunda zorlanmamalı, ancak herkes yemeğini bitirinceye kadar masada kalması sağlanmalıdır. Çocuklar tokluğu hissedecek kadar sofrada kalmadıkları sürece tokluk hissini öğrenemezler.
  • Yemekler 20-30 dakikadan uzun sürmemelidir. Uzun öğünlerin daha fazla yemeye belirgin bir katkısı yoktur. Olumlu yeme davranışının gelişmesine hizmet etmez, bir sonraki öğüne çocuğun acıkmış gelmesini de engelleyebilir.
  • Ne kadar çok yediği ya da az yediğine bakılarak ödül vermek veya cezalandırmak önerilmez. Yemek asla bir performans olarak değerlendirilmemelidir. Çocuğun kendini kaşıkla beslemesine olanak vermeli ve bu şekilde kazanımları sözel olarak ödüllendirilmelidir.
  • Beslenme sırasında televizyon kapalı olmalı, masada ve etraftaki oyuncaklar ve ilgi çeken şeyler kaldırılmalıdır.
  • Çocukların beslenme araçlarını ve besini atması önlenmeli, büyük çocukların yemekle oynamaması sağlanmalıdır.
  • Çocuklar konuşmayı çok severler. Eğer ebeveynlerinden uyarı alamazlarsa kendi sohbetlerini ve oyunlarını üretirler. Bu nedenle ne aşırı uyarıcı olmalı, ne de tamamen sessiz kalınmalıdır.
  • Öğürme, kusma ve tükürme gibi reaksiyona neden olan besinler verilmemelidir.
  • Yeni besinler için çocuğun denemek isteğini zamanı beklemek önemlidir. Çocuğun tabağına yeni besini koyup denemesini söylemek besin reddini artıracaktır. Çocuklar yemeğin denenmesinde kontrolün kendilerinde olmasını isterler.
  • Yemek sırasında çatışmadan kaçınmalıdır. Yemekteki çatışma son bulursa bazı çocuklar rahatlar, kaygıları azalır ve hatta yeni besinleri kendileri denemek ister.
  • Çocuklar tatlı yiyecekler ve şekerlemelere düşkündürler. Her öğünde olmamak kaydı ile diğer besinlerle beraber sunulabilir, hatta yemeğin başında da tüketebilir.
  • Ailenin sevdiği yemekler çocukların yemeğe olan merak ve ilgisini artırır.