“Okul Reddi” Her Yaşta Görülebilir
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Mine Elagöz Yüksel ile “okul reddi” konusunu konuştuk.
Mine Hanım merhaba; “okul reddi” tam olarak nedir, okula gitmek istemeyen çocuklarla bu davranış biçimini birbirinden ebeveynler olarak nasıl ayıralım?
Okul reddi, çocuğun okula gitmeye ya da gittiğinde okulda durmaya ikna edilememesi ve bu nedenle okul devamsızlığı bulunması ile seyreden bir durumun adıdır. Okula ilk başlandığı ilkokul dönemlerinde daha sık görülmekle beraber ergenlik dönemi dahil her yaştan çocukta görülebilir.
Çocuklarda okula gitme vakti yaklaştığında ya da okula gittiklerinde baş ağrısı, mide bulantısı, karın ağrısı gibi fiziksel şikayetler ya da öfke nöbetleri, ağlama, korkular vb. meydana gelir. Bu belirtilerin okula gitme vakti haricinde ortadan kaybolması doğaldır.
Öncesinde zaten isteksiz olarak okula giden çocuklarda ise örneğin uzun bir tatil ya da hastalanma gibi yaşamında herhangi bir değişiklik yaşandığında ya da çocuk için farklı bir stres etkeni var olduğunda okul reddi gelişebilir. Gerek okul reddi gerek okula gitmek istememe üzerinde durulması gereken, altında farklı nedenlerin yatabileceği ve bir uzman yardımı gerekebilecek durumlardır.
Bir çocuğun anaokuluna/ kreşe hazır olduğunu nasıl anlayabiliriz, nasıl sinyalleri takip etmemiz lazım?
Kreşe başlangıç 3 yaş civarı uygun olmakla beraber çocuğun ruhsal açıdan hazır olması da önemlidir. Çocuğun konuşması, arkadaş uyumu, yetişkinlerle ilişkisi, kurallara uyması gibi etkenler de göze alınmalıdır.
Anaokulu/ kreşe gitmemekte ayak direyen, ailelerinden ayrılmak istemeyen, her gün ağlayan birçok çocuk var. Okula gitmek istememek problemi adım adım nasıl çözülebilir?
Okula uyum bir süreçtir, her yaştan çocuğun zamana ihtiyacı vardır. Bu süre küçük yaşlarda daha uzundur. Bu durum anlayışla karşılanmalı, çocukların ayrılmakta zorlanmalarına kızmamalı, biran önce susturulmaya çalışılmamalıdır.
Ailesinde kaygı bozukluğu bulunan ya da daha çekingen mizaca sahip çocuklar, bununla beraber son zamanlarda hayatında başka değişiklikler olan çocuklar ayrılmakta diğerlerine göre daha fazla zorlanabilirler.
Okul reddi nelerden kaynaklanıyor olabilir? Fiziksel, ruhsal boyutları nelerdir?
Okul reddinin altında çok farklı hastalıklar ya da nedenler yatabilir, bu nedenle okul reddini heterojen bir rahatsızlıklar grubu olarak ele almak daha doğru olur. Poliklinikte en sık karşılaştığımız nedenlerden biri sosyal anksiyete bozukluğudur.
Çocukların kaygıları, arkadaşlarının bulunduğu ortamda artar ve evde kalmak isterler. Ayrılık kaygısı bulunan çocuklar sevdiklerinin ya da kendisinin başına bir şey geleceğine inanır ve sevdiklerinin yanından ya da güvenli ortamı olan evinden ayrılmak istemez.
Bununla beraber akran zorbalığına maruz kalan bir çocuk travma yaşadığı yerden ya da kişiden kaçınabilir. Performans kaygısı bulunan çocuk başarılı olmasına rağmen bu kaygı ile baş edemeyebilir ve sınanacağını düşündüğü yerden uzak durmayı tercih edebilir. Ayrıca derslerde zorlanan, öğrenme bozukluğu ya da dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan bir çocuk derslerde zorlanması gerekçesiyle okula gitmeyi reddedebilir. Depresyondaki bir çocuk ise hayatın tüm alanlarında olduğu gibi okul konusunda da motivasyon kaybı yaşıyor olabilir.
Hangi aşamada bir uzman yardımı önerirsiniz ebeveynlere?
Her okul reddi gelişen çocuk ciddiye alınmalıdır. Bu nedenle okul reddi geliştiğinde ve hatta eğer bir çocuk okula isteksiz gidiyorsa aile bir çocuk-ergen psikiyatristinden yardım almalıdır.
Muayene ve görüşme sonucunda hekim çocuğun altta yatan nedenine göre tedavi uygulayacak veya aileye önerilerde bulunacaktır. Unutulmamalıdır ki okula gidilmeyen her gün rahatsızlığın tedavisini zorlaştıracaktır. Okul reddinin tedavisi alttan yatan nedenin de tedavisini gerektirdiğinden çoğu zaman çocuk için ileri dönemde yaşayabileceği başka problemler de önlenmiş olur.
Okul reddinde ailelere ve de okulda bulunan öğretmenlere düşen görevler nelerdir?
Bu süreçte aileler mümkün olduğu kadar çocuğu okula gitmeye teşvik etmeli, kısa süreli de olsa okula gitmesi sağlanmaya çalışılmalıdır. Gitmediği zamanlarda okul ile bağ koparılmamalı, her gün iletişimde bulunmalı, ödevler alınmalı ve yapılmalıdır. Aileler çocuklarıyla bu konu hakkında konuşarak sebepler üzerine beraber düşünebilirler. Öğretmenler durumdan haberdar edilmeli ve işbirliği yapılmalı. Okul içinden arkadaşları ve öğretmenleri ile okul dışı paylaşımlar yaratılabilir.
Mine Elagöz Yüksel, 1983 İstanbul doğumludur. 2008 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olan Elagöz Yüksel, 2013 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamlamıştır.