Doğada Minik Ayak İzleri Bırakmak İnsana Gerçek Bir Huzur Veriyor
Gizem Altın Nancedoğa aktivisti, yazar, bisikletçi bir anne. Onu ilk olarak “Bir bilet al” isimli kitabıyla tanımıştık. Büyükada’da eşi ve çocuklarıyla beraber yaşayan Buğday Derneği Eş Genel Müdürü Gizem Altın Nance’i şimdilerde “Ekolojik Anne” adıyla takip edebilir, ekolojik olma yolunda ona kulak verebilirsiniz.
Interrail’le bir Avrupa turu ve “Bir bilet al” isimli kitaptan Ekolojik Anne’ye uzun, zevkli bir yol var arada muhtemelen. İşin ekoloji ve annelik kısmına geçmeden önce “anne” olmadan yapılacaklar listesine Interrail ile bir geziyi katmalı mı ne dersiniz?
Interrail veya başımızı alıp çıkabileceğimiz, sonu belli olmayan, özgür bir yolculuk kendimize ve çocuğumuza verebileceğimiz en değerli armağan. Çocuk doğurmadan önce, hayallerinin en azından bir kısmını gerçekleştirebilmiş kadınların, daha huzurlu anneler olduklarını düşünüyorum. Çocuğu, hayalleri gerçekleştirmede bir engel olarak görmek, bunu itiraf edemesek de, anneyle çocuk arasındaki bağı zayıflatıyor.
Bu yüzden, hayaliniz neyse onu yapın, çocuk yapmadan, hamile kalmadan önce…
Siz doğayı, seyahati, bisikleti, bilinçli tüketmeyi seviyorsunuz. Biz böyle yaşamayanlara sanki bunlar birer zahmetli işmiş gibi geliyor. Ya da mesela yoğurt mayalamaya zaman bulamayız, bisikletle gidersek geç kalırız, zaten yollar uygun değil gibi birçok mazeret üretebiliyoruz. Siz bizim bu mazeretlerimize karşılık ne demek istersiniz?
Tercih meselesi… Çok fazla tüketen, sürekli yeni modellerin peşine düşen, çılgınlar gibi para harcayan kimsenin huzurlu olduğunu görmedim.
Oysa bisiklete binmek, yoğurt yapmak, minimumda tüketmek, mutfak çöpünü komposta dönüştürmek, kumaş bebek bezi kullanmak… Kısaca doğada olabildiğince minik ayak izleri bırakmak biraz fazla vakit alsa da, günün sonunda insana gerçek bir huzur veriyor. Gezegenimizin, üzerinde yaşayan tüm canlıların enerjisinden oluşan bir kolektif bilinci olduğuna inanıyorum gezegene iyi davranmak, beni diğer canlılarla yakınlaştırıyor.
Çocuğunuzu büyütürken normal bez yerine kumaş bez kullandığınızı biliyoruz. Benim birkaç arkadaşım da bunu yaptı, gayet iyi de bu işin altından kalktılar. Bu konuda hiçbir fikri olmayanlara kumaş bezin artılarını anlatabilir misiniz?
Kullan-at bezlerin ekolojik ayak izi çok büyük. Kimyasallar ve ağartıcılarla dolu üretiminden, çöplüklerde kapladığı yere, doğada çok uzun zaman çözünmemesine kadar son derece sorunlu bir ürün. Bir bebeğin ortalama 3500 bez kullandığını düşünürsek sorunun büyüklüğünü anlayabiliriz.
Sorun sadece ekolojik de değil, bunca sentetik kimyasalın yeni doğmuş bebek cildiyle sürekli temas ediyor olması da bana doğru gelmiyor. Pek çok kullan-at bebek bezi, pişiğe sebep oluyor.
Kumaş bez kullanmak nedense pek çok annenin gözünde büyüyor. Oysa gerçekten de zor değil. Yeteri kadar bezle, haftada sadece bir defa ekstra çamaşır yıkayarak işin altından kalkabilirsiniz. Baştan bir miktar para harcamak gerekiyor evet ama kısa zamanda kendini amorti ediyor. Yani, ekonomik olarak da çok avantajlı.
Sosyal medyada kumaş bebek bezi grupları var, bu gruplarda kumaş bebek bezleriyle ilgili markalar, çeşitler, yöntemler konuşuluyor, tartışılıyor. Bu grupları takip ederek kumaş bebek beziyle ilgili her türlü bilgiye ulaşmak mümkün. Hatta benim de bu konuda youtube’a yüklediğim bir video var.
Çocuğunuzu elinizden geldiğince doğal besinlerle beslediğinizi sanıyorum. Neler yiyor, içiyor, nereden, nasıl temin ediyorsunuz?
Bir kızım, bir de bebeğim var… Ailece tamamen organik besleniyoruz. Alışverişimizi Kartal %100 Ekolojik Pazar’dan yapıyoruz. Pazarın denetimlerini 8 senedir çalıştığım Buğday Derneği yaptığı için içim rahat.
Dışarıda neredeyse hiç yemek yemiyoruz. Bol trafikli, bereketli bir mutfağımız var, şükürler olsun…
Büyükada’da yaşıyorsunuz. Bir gününüz nasıl geçiyor?
Koşturarak. Ama şehirdekinin aksine, burada araba olmadığı için biz gerçekten ya koşuyoruz, ya yürüyoruz ya da bisiklete biniyoruz.
Sabah ailece kahvaltı ettikten sonra bebeği bisikletin arkasına atıp kızımla bisiklete binerek okula gidiyoruz. Sonra ben eve dönüyorum, bebeği uyutup birkaç saat çalışıyorum. Zamanı çok iyi değerlendirip bebeğin uyanmasına biraz kala herkes için yemek pişirmem gerek, bu çok kritik, yoksa bütün günün şirazesi kayıyor. Ailece karnımız aç olunca homur homur homurdanan bir yapımız var.
Kızım devlet okuluna gittiğinden saat 2 gibi okuldan çıkıyor, bebeğin uyku saatine denk geldiği için ben alamıyorum, ya bir arkadaşına oyun oynamaya gidiyor ya da bir arkadaşımız eve getiriyor. Burası küçük bir yer olduğu için böyle paslaşmalar çok sık oluyor.
Öğle yemeğinden sonra mevsimine göre bir doğa aktivitesi yapıyoruz. Ormanda yürüyüş veya yüzme veya kano veya piknik…
Eve döndüğümüzde herkes yorgun ve aç oluyor – ve işte öğlen pişen yemeğin değeri o zaman anlaşılıyor. Hapırküpür yemek yedikten sonra bebeği uyutuyorum. Yarım saat kızım çizgi film, ben bir dizi seyrediyorum, sonra yatakta masal anlatıyorum ve tavuk gibi erkenden uyuyoruz.
Çocuğunuz henüz küçük. Birçoğumuzun bir de “iyi okul” stresi var. Sizin ileride çocuğunuzun okuyacağı okullar ile ilgili kaygılarınız var mı?
Yok. Gayet net. Eğitimin okulda değil, evde verildiğine inanıyorum. Hayatımda en mükemmel okullarda okumuş pek çok dingil, ilkokul mezunu pek çok âlim tanıdım. Sisteme köle yetiştiren bir okul sistemine inancım yok. Bununla birlikte, ev okulu gibi çocuğu sosyal ortamlardan kopartan çok alternatif bir uygulamayı da kızımın üstüne boca etmek istemedim. Büyükada’nın devlet okulundan gayet memnunuz.
Daha az tüketmek, daha doğal yaşamak üzerine şehir insanına verebileceğiniz küçük tüyolar nelerdir?
Küçük tüyo yok verebileceğim. Küçük tüyolarla olmuyor. Hayata bakışımızı değiştirmeden gerçekten değişmiyor hiçbir şey. Görmek istediğimiz değişimin kendisi olmamız gerekiyor.
Toprağa çıplak ayak bassınlar. Ağaçlara sarılsınlar. Dans etsinler. Çocuklarını 47493 kulakla dinleyip onlardan çoook fazla şey öğrenebileceklerini görsünler. Hayret etsinler.
Mutsuz oldukları ortamdan çıkacak cesaret içlerinde, arayıp tarayıp onu bulmak için yol gibisi yoktur. Yola çıksınlar.
Ekolojik olmak isteyen ama buna fırsat bulamayan ya da nasıl ekolojik olacağını bilemeyen annelere, herhangi bir tavsiyeniz, tüyonuz var mı? En basitinden anneler ne yapabilir?
Bir anne içgüdüsel olarak çocuğu için en iyisinin ne olduğunu çok iyi bilir. Ama tüm reklamlar, gereksiz ve çelişkili bilgi yığılması, sürekli vicdan azabı hepimizin aklını karıştırıyor, içgüdülerin üstünü örtüyor. Bundan kurtulmak için tek bir reçetem var: Televizyonunuzu kapatın. Kapatmakla yetinmeyin, verin, satın, hayatınızdan tamamen çıkartın. İçgüdülerinizi, iç sesinizi dinleyin, o size ne yapmanız gerektiğini söyleyecektir.
Teşekkürler, sevgiler.
GİZEM ALTIN NANCE HAKKINDA
Bisikletçi, doğa aktivisti, yazar ve anne
1974- 1999 Normal hayat. İyi okullar, ömür törpüsü işler…
1999 Kendini işten attırarak interrail bileti alır ve tek başına, sırt çantasıyla Avrupa’yı gezer
2000 Başkalarını yola çıkarmak için ilk kitabı “Bir Bilet Al”ı yazar
2000 Amerika’ya gider, UCLA’de halkla ilişkiler okur.
2000-2006 Normal hayat. Amerikan hayalini gerçekleştirir. Bol paralı iş, güzel ev, üstü açık araba…
2006 Bir kitap okur. Hayatı değişir.
2007 Eşiyle birlikte sahip oldukları her şeyi satar ve işlerinden istifa ederler.
2007 Bisikletle dünyayı dolaşmak üzere yola çıkar.2. kitabı “Dostum Pasifik” yayınlanır.
2007-2008 Bisikletle Hollanda-Kazakistan arası 10,000 km yol alırlar. Turları kazayla sona erer.
2008 Türkiye’nin dört bir yanında bisiklet ve macera sunuları yapar
2008 Buğday Derneği’nde gönüllü olarak çalışmaya başlar.
2008-Şimdi Buğday Derneği’nde Eş genel Müdürlük yapıyor. Büyükada’da yaşıyor, minik bir bahçesi, meyve ağaçları, Maya adına bir kızı ve hala birlikte bisiklete bindiği eşi var. Bisiklet maceralarını anlattığı “GİT” kitabı yakında yayınlanacak.
Gizem Altın NanceTedEX konuşması:http://www.youtube.com/watch?v=XZqzOygQ1v8